29 Kasım 2010 Pazartesi

savaş falan zor iş!

bugün yıldızlar yoktu günümde!
huzur saklambaç oynarcasına kaybolmuştu, ebe ben olduğumdan son çare olarak sobe yerinden uzaklaştım ortaya çıksın diye ama fayda etmedi! kazan çömlek patladı ama huzurum ortaya çıkamadı bütün gün!
bugün, hayatım fidye istedi benden ve uyardı gerçeklere haber vermemem için! "sakın!!" diye de pekiştirdi olanla olmayanı ayırt edeyim diye! korkumdan sığınamadım gerçeklere, göze alamadım hayatın arkasından iş çevirmeyi ve istediklerini verdim! mutluluğumu, güne başlama hevesimi, gülümsememi verdim!
bilseydim karşılığında sadece yaşanmış yıllar vereceğini kılımı kıpırdatmazdım ama oldu bir kere!
akrep ve yelkovan bugün mıhlandılar oldukları yere ya çok kırıldım, bilirdim en güzel anlarda birbiriyle yarışırcasına alırlardı silgeç zamanımı ama bugün fazla yavaştı! gün bitmek bilmedi, fidyeler ödendi, yıllar alındı, yaşandı!
gün sonunda eve geldiğimde aynanın karşısına geçtiğimde çektiğim acıları gördüm saçlarımda rengarenk! insanın acıları rengarenk olur mu dedim kendi kendime; oluyormuş demek ki..siyah beyaz filmde gökkuşağı olmuyor muydu sanki.
buz gibi duşa girdim, rengarenk acılarımı izledim küvet deliğine akarken. uzun sürdü renklerin kaybolması ama bitti! çıktığımda sadece sudan yıpranmış saçlarım vardı ama su kadar temizdi su kadar berraktı acılarım! renksizdiler en azından ve daha az kanatıyorlardı.
uzandım...uyucaktık artık..ben ve berrak acılarım! sabah olduğunda ise onlar ıslak saçlarımdaki su gibi uçup gideceklerdi. yine yeni yeniden!
işte bir savaş daha bitmişti beklenene olan özlemle, gereksiz umutlarla, başarısızlıklarla!
ve beni günden güne daha iyi çözen ben* artık zaferin tadına varmıştım!

26 Kasım 2010 Cuma

hayat garip; vapurlar falan!

insanlarla konuşmayınca soğukluk maydonoz oluyor ilişkilerime! bu kaçınılmaz engel olmaıyorum!
elimden geldiğince görmeye çalışıyorum, aramaya sormaya..
görüştüğüm zamanlarda mümkün olduğunca az "aaa ne zaman oldu bu kadar şey yahu?" dememi sağlıcak şekilde davranıyorum kendimce..
ama acı gerçek var çoğu kişiyle muhabbetim ölmüş ya!
şimdı farkettım:/


kötü bir şey bu!
insanlarla tek bğglantımın yavaş yavaş sadece internet üzerinden olması
sanaldan uzak kaldığımda tüm muhabbetin katlolması çok acı!
gerçekten üzüldüm:/

hayatın tüm çabalarıma rağmen beni çemberin dışında bırakma isteğine karşı durmaya çalışan ben,  akıntıya karşı yüzmeyi bile kabullenmişken yalnızlığa dayanamıyorum! her seferind eyenik düşüyorum! vampirin kana duyduğu ihtiyaç benim dünyamda samimiyetten, içten yaşanılan şeffaf anılardan ibaret çünkü!
özledim insanlarla saatlerce konuşsam da bıkmamayı, görüşmesemde onca zaman oturup iki bardak çay içtiğimde ilk sıcaklığı hissedebilmeyi!

neyse ki deli saraylıya inanıyorum bu konuda; nefes alıyorsak hala umut var demektir!

25 Kasım 2010 Perşembe

değişim ince bir çizgi! bu sefer üstünden doğru atladım!

evet ben benim!
hani şu sıradan olduğunu son nefesine kadar iddaa edecek olan kız!
kafasına her şeyi takmaktan bir türlü kendini alıkoyamayan, insanların duygularını dinlediğinde bukalemuna dönen,
her mandalina yediğinde tırnaklarında kalan sarı lekeleri seven, yagmur yağmaz deyip şemsiyesini almadığında illaki sağanağa kapılan kızım!
evliliğe inanmayan insanları kınayıp, "ben hiç evlenmicem!" diyen; ardından kuzeninin düğününde gelin çiçeğini kucaklayan kızım diğer taraftan!
hayatı aksiyonlarla dolu olsun isteyenlere inat, pucca tadında aşanabilcek ilginç hikayelerin esas kızıyım ben!

neyse beni tanımak insanlara pek iyi gelmiyor sonuçta, bu kadar bilin!
akıllarda bunlara artı olarak, sanaldan saçmalayan bitkisel bir yalnız olarak kalayım şimdilik!
asıl konuya gelirseeeem; değiştim ulan!!
valla!
bir kere artık insanların benim onları çok sevdiğimi bilmesini istiyorum! sonuna kadar gösteriyorum sevgimi!
sonraaa kendimi hırpalamıyorum insanlar için! elimden rahatça gelebilcek bir şey değilse uğraşmıyorum eskisi gibi:/ kendimi arka plana atmıyorum artık!
aileme daha fazla vakit ayırıyorum, kardeşlerimle ilgileniyorum! onlarla paylaşacak o kadar çok şey varmış ki!!
son bir haftadır bu sanal alem yüzünden kitap okuyamadığımı da farkettim, eski kitap kurdu halime döndüm! ki bu beni en mutlu eden değişiklik! nasıl da özlemişim jodi'nin üslubunu!
neyse uzun sözün kısası; değiştim ama abartmayalım da bir yerde; sonucta hayatta saçmalamaya hala devam edicem orası aynı kaldı!
en azından hala yapcam dedim mi yapcam, içimden geçeni dilime aynen dökücem, hala "ne gevezesin sen yaw!!" ithamının tek ve rakipsiz sahibi olcam, hala en çok insanlarla tanışmaktan ve müzik dinlemekten paylaşıcam, hala kendimce geceleri radyoda sıradaki şarkı kime gelsin oyunu oynıcam ve her seferinde her şarkıyı bir şekilde kendime uydurcam!(:
ee ne de olsa her gece annesinden "allah sana da senin gibisini, hatta yok yok bin beterini versin!!" bedduasını yemesine rağmen, kimsenin onu annesi kadar sevmediğine inanan ve kendisini insanların gerçekten sevebilceğine inandıramayan mahlukatım ben!

16 Kasım 2010 Salı

hobarey gene bayram:D

bugün bayram!
klasik ama gerçek bir cümle:)
evet bugün bayram ve ben her zamanki gibi erken kalkamadım! erkeklere hep bu konuda üzülürüm bayram namazıydı falan zor işler bunlar:/
bayramlar seviyorum bir yerde; bir şekilde napıp ne edip bir haftaya tamamlanan tatillerle geri dönüyor bana bu dini kutlama! tıp öğrencisine daha hoş ne hediye edilebilir ki! kucak dolusu bayram harçlığı almışım gibi hissettiriyor bana sabahlara kadar nette sabahlayıp akşama kadar uyumak:) yapılan pastalar gidilen yerlerdeki ikramlarda cabası! seratonin miktarım peak yapıyor vücüdumda adeta(:
diğer taraftan bayramları sevmiyorum da bir yerde! evet tatil, ama akrabalarla buluşmak; samimiyetden uzak, yapmacık sevimlilikler yapmalarını izlemek ve aynı şekilde yapmacık olduklarının farkında değilmiş gibi cevap vermek çok zoruma gidiyor!
sene boyunca bir kez bile işi düşmeden aramayan bu insanların, gelip 'çok seviyoruz biz seni' havasında takılmasına dayanamıyorum! evet! her insan yalan söyler ama söyler sadece, davranışlarda hala samimiyet kalmalı insanlarda! söylencekse de bu nalet şey sadece cümlede kalabilmeli mimiklere yansımamalı! samimiyet denen şey bozulmamalı, yapmacıklık kuklalara mahsus kalmalı, insanlara sıçramamalı!
"aa niye ole diosun dayın,amcan,yengen...vb'n senin onlar!" diyorsanız içinizden; evet annemin veya babamın bilmem neyi olmaları dolayısıyla bir bağ var aramızda; adına akrabalık* denen! ama artık sadece akrabalık denen bir bağ..en azından benim dünyamda!
kuzen sevgisini daha geçen gün düğünde ilk defa tattığımı söylemiştim sizlere, o kadar farklı geliyor ki samimi akraba ilişkisinin bir yerlerde olabilceği! cok yabancı..
üzülüyor insan bir yerd!e nerden nasıl bu hale düştük biz diye, ama hayıflanmak sonucu değiştirmiyor!
ben artık bayramlarda" kim ne kadar kilo almış?, hala benden güzel mi?, falanın şununu şurda şununla görmüşler geçen!,onun dersleri cok iyi kıskanıyorum; ben niye yapamıyorum?, benim o tarz giyinmem gerek artık!" cı zihniyetler görmek istemiyorum etrafımda bayramlarda seyranlarda! gerçekten günlerdir görmemiş olmanın verdiği özlemle birbirine sarılan insanlar, birbirlerine bir şey ikram ederken, içinden bir parça ikram eder gibi gülümseyen insanlar olsun istiyorum etrafımda!
çok mu şey istiyorum acaba!
çok mu zor şeyler bunlar da ben bulamıyorum hiç!
bilmiyorum..her neyse sonuçta bu bayramda bunlarla dolu geçicek ve ben yine içten içe kırılıp üzülüp sevimlice etrafıma yalandan gülümseyeceğim!

10 Kasım 2010 Çarşamba

umut etmek istemiyorum!

doğduk, yaşıyoruz sonunda ölcez!
evet hayat bunun adı...aklımızda bir sürü yaşanmışlık bir sürü silinmeyen iz!
tecrübe! alınan ders mi tekrarlanmış hatalar mı?
peki ya yönlendiren ne bütün bunları?
dedilerki herkes kendi yolunu kendi çizer..evet kader diye bir şey var ama sadece anahatları belirleyen ilahi bir inançtan öte değil!
yaptıklarımda, seçimlerimde beni etkileyen ne?
mantık mı? duygularım mı?
kalbimin sesini dinlemem mi onu susturmam mı?

hala umudum var bazı şeylerin eskisi kadar güzel olabileceğine..kasedin geri sarılabileceğine..varmış daha doğrusu! olmaması gereken kısacası gereksiz umutlar!
evet hala döneceğine inanıyormuşum farkettim bunu! bir şeylerin ona kendimi hatırlatacağına en sonunda kıyamayacağına eskisi gibi olacağımıza dair umudum varmış!
olmaması gereken bu umudu nasıl atabilirim içimden! bu konuda nasıl umutsuz kalabilirim acaba? bu sorunun cevabını verebilcek olan var mı?

her zaman umut etmemek inanmamak gerekiyor demekki ve ben bunu da yaşayarak görüyorum! bir adım daha yaklaştım büyümeye, bir şey daha öğrendim, ama o kadar!
napmam gerektiğini bulamıyorum! kendimi olmasını istediğim şeylere inanmaktan alıkoyamıyorum. acı verdiğinde sızladığında hatırlıyorum bir yerde bir şeyin yanlış olabileceğini, ama bunu unutup tekrar inanmaya devam ediyorum...
olmıcak hiçbir zaman diye bağırıyorum kendime bu aralar! çıkar aklından bitti, o sayfada satır kalmadı artık! yeni bir deftere başlaman gerek diye...ama elimden silgiyi atamıyorum..
hepsinin temelinde onunda benim gibi olduğunu düşünmem yatıyor belki de..onun da özlediğine onun da benim gibi arada delirdiğine ve sonunda benim gibi dayanamayacağını düşündüğüm için oluyor tüm bunlar!

umut etmek istemiyorum ama nasıl umut etmeyeceğimi bilmiyorum! tecrübeyse çabuk gelsin ve öğretsin bana çünkü dayanamıyorum!